Okul hayatına ilk başladığınız günü hatırlayın, anneden ilk ayrılış ile hissettiğiniz kaygı ve yaşanan travma . “Ben şimdi ne yapacağım?” düşüncesi ile ortalığı ayağa kaldırarak ağlamak. kaygımızı tepkimizi bütün çevreye gösterdikten bir süre sonra ortama alışmaya başlayarak rahatlamak. Neden? Çünkü o zaman bütün stresimizi kaygımızı ağlayarak dışarı boşaltmayı başarabilmiştik.
Okul hayatı yeni bir hayattı. İnsan her yeni hayatta aslında bunu hep yapıyor. Hatta doğduğumuz an , ilk ortam değişimi değil midir? Başlarız ağlamaya. Şuan yaşadığımızı iliklerimize kadar hissettiren oksijen : ilk ciğerlerimize ulaştığında bir acı hissederek ağlarız ama yaşamak için nasıl oksijene ihtiyacımız varsa , hayatta kalarak yaşamımızı devam ettirebilmek için herkes gibi bizimde bir mesleğe ihtiyacımız var.
İş hayatı da yeni bir ortam değişikliğidir ama bu sefer ağlayamaz insan. Bu sefer şartlar değişmiştir. Tamamen olduğu gibi davranamaz, çünkü maskelerin dünyası olan iş dünyasında kimse tam anlamıyla kendisi değildir. Bizim için bir nevi herkes kimsedir! Ağlayarak dışarı yansıtılamayan kaygı ,stres olarak gizlenir.
Artık kullandığımız kişilik testlerinde bile doğal kişilik yapısı ve iş hayatındaki maskesi olarak karakter profillerini ayırdığımıza göre maskelerin iş hayatındaki gerçekliği kabul görmüş demektir.
Başlarız maskelerimizle tanıştırılmaya. Öncelikle meslekler, ayrı ayrı profilleri olan maskelerdir. Avukat ciddi, satış danışmanı konuşkan, psikolog güvenilir, yönetici otoriter vs.
Daha sonra iş tanımları maskeleri gelir. Belki satışçıyızdır ama kurumun belli başlı satış stratejileri sebebi ile biraz daha ciddi ya da biraz daha samimi, esprili olmamızı bekleyebilirler. Dolayısıyla yine burada yeni bir yapılandırmaya gideriz.
Sonrasında iş tanımı da yetmez bu sefer yöneticinizin kişilik yapısı ve beklentisi maske hamurunuza biraz daha farklı şekiller eklemenizi gerektirebilir. Eğer çalıştığınız birden çok yöneticiniz varsa farklı beklentileri nedeniyle herkese uygun davranmaya başlarsınız ve ilk yorulmalar bu maske bölünmeleri ile başlayabilir ama yılmak yokJ
Tabi ki farklı maskeler takmanızı istemeleri dışında farklı is yapma stilleri de bekleyebilirler. Örneğin bir yöneticiniz sonuca bakıp en kısa sürede işin bitmesini isterken diğer yönetici detaylara önem verdiği için hızınızı düşmenize sebep olabilir.
Tabiki yönetici en kritik noktadadır ama en konsantre olunması gereken nokta da müşteridir. Yönetici bir tane, iki tane olur belki ama müşteri binlerce farklı kişilik, binlerce farklı maske demek olsaydı herhalde işin içerisinden hiç birimiz çıkamazdık.
Neyse ki kurumsal hayatta artık klasikleşmiş cümle kalıpları , yazışma stilleri var. Herkese göre farklı bir kişilik oluşturmak zor olacağı için ve karşımızdaki kişiyi başta tanımıyorken ön yargıları minimuma indirebilmemizin tek yolu bu olduğu için ortak bir kurumsal dil zamanla oluşmuştur.
Bir yandan da İş hayatı sadece kurumsal hayat değildir. Eskiden her üniversite mezunu genç, büyük şirketlerde çalışmalıdır gibi bir algı vardı ama artık eminim, şuan benim gibi buna katılmayan bir çok kişi vardır.
Kurumsal hayat ile ilgili tecrübeler edinmek kesinlikle büyük bir artı ama bu demek olmuyor ki herkes için doğru yalnızca bu çizgiden geçer gider.
Eğitim bizim için her zaman büyük bir artıdır çünkü ufak bir işletme , esnaflık her ne yapacaksak bunu daha farklı başarılı noktalara taşıma alt yapısını besler.
Hayatın her alanında maskeler elbette ki var ama öncesinde iş hayatında ki maske yoğunluğu ile baş edebilecek kadar antrenmanlı olmadığımız için başlarda adaptasyon problemi olabilir Ama önemli olan bunun bir para kazanma oyunu olduğunu düşünmektir. İş arkadaşlarını bazen savaşta ortak bir zafere giden ekip arkadaşlarımız gibi görmemiz gerekmektedir.
Buradaki birçok farklı insan: altındaki şirketin bayrağının kişiliğinin özelliklerini taşırlar. Ortak amaç başarı ve para kazanmaktır. İnsanların mutlaka paraya ihtiyacı var ama A kişisi için bir derece motive eden miktarken B için iki hatta on bile motive eden bir miktar olmayabilir.
Hesaba katılmayan bir durum daha var ki bu da yeni çatışmayı doğurur. Evet iş hayatı ciddi bir ortamdır hatta ordu dedik , savaş dedik, bayrak dedik ama unutmamalıyız ki insan sosyal bir varlıktır.
Bu kadar maskenin, bu kadar ciddiyetin arasında dost, sosyallik, eğlence de aramaya başlar. Bu iş dünyasının doğasına ters bir durumdur ama gerçek şu ki hayatımızın büyük bir kısmını işte geçirdiğimiz için eski dostlarla görüşme zamanımız zaten kısıtlanmıştır. Dolayısıyla bu sosyallik ihtiyacı en yakınlarında, her gün gördükleri insanlar arasında karşılanmak istenecektir.
Aslında iş dünyası bunu çoktan fark etti bile… ve çalışanlarına sosyal imkanlar yaratmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Artık çok iyi biliyorlar ki çalışan ne kadar motive olur , ne kadar tatmin olursa işinde o kadar başarılı ve verimli olacaktır.
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG SEVCAN TURAN
Telif Hakkı © 2024 UZMAN KLİNİK PSİKOLOG SEVCAN TURAN - Tüm Hakları Saklıdır.
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG SEVCAN TURAN